28 Ocak 2010 Perşembe

Sanatçıların 'kendine ait oda'ları@Milliyet



Virginia Woolf'un aynı adlı romanından esinlenerek oluşturulan sergi, 20 Şubat'a kadar Galeri Outlet'te
Feminist hareketin başucu kitabını sorsak, pek çokları 'Kendine Ait Bir Oda' cevabını verir. Virginia Woolf'un, kadını anlatan, hem de yer yer çuvaldızı kendisine de batırarak anlatan, en önemli kitaplarından biri 'Kendine Ait Bir Oda', bugünlerde çağdaş sanata da konu oluyor. İstanbul, İzmir ve Ankara'dan sekiz kadın sanatçının eserlerinden oluşan sergi, Woolf'un izini sürerek gündelik hayatın sıradanlığına odaklanıyor.

Haberin Devamı

19 Ocak 2010 Salı

16 Ocak 2010 Cumartesi

'Erkekler ne der?' diye düşünmeden resmettiler


ECE KOÇAL 16.01.2010
Virginia Woolf'un Kendine Ait Bir Oda'sından esinlenen aynı isimli sergi, farklı şehir ve tarzlardan sekiz kadın sanatçıyı bir araya getirdi

Feminist hareketin klasik kitabı olarak kabul edilen 1929 tarihli Kendine Ait Bir Oda'da, erkeklerin kadınlara bıkmadan tekrarladıkları 'ezici' bir soru vardır: "Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu söylüyorsunuz. Öyleyse, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?" İşte Virginia Woolf, bu soruya kadınlara şöyle seslenerek cevap vermişti: "Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!" Bu hafta Outlet'te açılan 'Kendine Ait Bir Oda' sergisi bu cevabı düstur ediniyor ve bu kez kadınlar yazmak yerine resmediyor... Farklı malzemeler kullanarak ürettikleri yeni yapıtlarıyla 'gündelik hayatın sıradanlığına' odaklanan sekiz kadın sanatçı arasında İstanbul, İzmir ve Ankara'dan genç sanatçılar yer alıyor. Bunların arasından Necla Rüzgâr'ın çarpıcı çalışmaları var. Resimlerinde bazen bıçak sırtında namaz kılan bir kadın, bazen birbirinin saçını yolan iki kadın, bazense Duchamp'ın pisuarına işeyen bir kadın görürsünüz. Naylon poşetlerden oluşan çalışmalar ise Gökçe Erhan'a ait. Bunlardan birinde naylon poşetlerde naylon fatura yapmış sanatçı. Diğerinde ise Google'da 'başlar' yazınca çıkan sonuçları yaptığı kolajda gösteriyor. Obama'dan Atatürk'e, başörtüsünden büyükbaşa kadar farklı sonuçlar çıkmış arama sonucunda. Gülcan Şenyuvalı'nın ise tuvali bir kasnak gibi kullandığı görülüyor. Materyalleri iplik, kumaş, pul, payet... Nil Karaibrahimgil, Madonna gibi ünlülerin resimlerini yapmış, bahsedilen materyallerle de süslemiş. Sergideki diğer 'deli işi' çalışmalar, İrem Tok'un büyük boyutlu kitaplar içine yaptığı küçük peysajlar, onların içindeki insancıklardan oluşuyor. Diş hekimi aletleriyle yaptığı eserlerinde, bataklıkta boğulan bir kadın görebilirsiniz. Başak Özyurtlu'nun resimlerinde ise mutluluk anları dondurulmuş gibi. Sanatçı kendini salıncakta, babasını uçurtma uçururken resmetmiş.

ÇIKARTMALARLA BİR YIL
Outlet Proje Alanı'na 'Ajanda 2009' isimli projeyle Atılkunst konuk oluyor. Atılkunst'un üyeleri üç kadın sanatçı (aynı zamanda akademisyen), gündemdeki konular üzerine üreten bir kolektif olarak tanımlıyorlar kendilerini. Gülçin Aksoy, Gözde İlkin ve Yasemin Nur Toksoy, 2007'den beri her cumartesi 'gündem fazlası' konulu 'çıkartma'lar gönderiyor 700 kişilik mail grubuna. Türkiye ve dünya gündemini takip eden ve bunların üzerine 'çıkartma'lar hazırlayan ekibin bu sergisi, 2009 yılının çıkartmalarından bir seçki. Sergi, 20 Şubat'a kadar Tophane'deki Outlet//İhraç Fazlası Sanat Galerisi'nde. Tel: (0212) 245 55 05

4 Ocak 2010 Pazartesi

‘Emploi Saisonnier/Seasonal Work’

‘Emploi Saisonnier/Seasonal Work’ project, proposed by Veronique Collard-Bovy and Celenk Bafra, is based on the research and exchange on and/or in the cities of Istanbul, Izmir, Antakya, Diyarbakir, Paris and Marseilles since 2008. The starting point was to have a closer look on the urban, social and cultural issues in the Mediterranean cities, and more specifically Turkey, together with the characteristics of the artistic practices nourished from them. This research, focused on multi-layered social and cultural problematics of the cities, on modes of collective production as well as the artists that try to stand together by various systems of exchange, resulted as a program composed by three art projects that were developed or invited from Turkey.

It was especially crucial for the artist-in-residency programme to invite artists from Turkey that are familiar with collective ways of living and working. This is why four artists from Izmir, third biggest the city of Turkey and an important sea port in the Aegean Sea, leading figures of major artist initiatives in Izmir, namely K2 and (-1) are invited in Marseilles to live and work. Even though their work, questioning on everyday life and its modes, has outcomes as individual artist works, a common approach and a certain spiritual affiliation exist due to the shared back-ground and city. The process of their residency and works contributed to the development of the exhibition ‘Arrangements’ together with the invitation of invaluable artists and artworks from Turkey supporting the theme of arrangement related to the issues of everyday life by their own approach and position.

Regarding ‘Die Weisser Stadt’ project following the residency of four members of Xurban collective, as a collective working in different parts of the globe on urban issues since 2000, it was indispensable to invite them to produce a new project on cities with a focus on Marseilles. In a city where urban transformation is harsh and controversial, Xurban comes up with new proposals by revisiting their own research and questions on contemporary politics and ideology.

A strong proposal from the city of Diyarbakir by Sener Ozmen, a city with deep political and social conflicts in the south-eastern region of Turkey, was invited as the third project to fulfill the approach of ‘Emploi Saisonnier/Seasonal Work’. Video and photography works from Diyarbakir by three artists, often making collaborations alongside with their individual artistic practice, present a common understanding on the difficulty to find a common front to agree nowadays in Turkey and the strategies of resistance in every possible way and field including the art world.

Orijinal Mesaj

Güncel sanat günün en ağırlıklı konularıyla birebir uğraşıyor. İçinde siyasi gündemin farklı söylemleri, toplumsal gelişmelerin en can alıcı olanları var.

Kimlikle, göçle, kentleşmeyle ilgilenen ve bu sorunların karşısında duran sanatçılar yabancılaşma gibi klişe olmuş ezberleri yeni zeminlerde ele alıyorlar. Sanattan politikaya uzayıveren bu çizgide sanatsal kimlikleri ile konuşuyorlar...

Plastik sanatlarda bu eğilim, 1980’li ve 90’lı yıllarda belirginleşip çok kültürlülüğün önemsenmesine ve toplumlardaki eşitsizliklere ve ötekileştirmelere değin sınıf, kültür, etnik köken, cinsiyet gibi birçok farklılığa dikkat çekmiştir. Bu dil yenidir ve 19. yüzyıldan tanıdığımız ‘toplumcu gerçekçilik’ akımının ötesine yerleşir. ‘Kimlik odaklı’ bu yeni sanat anlayışıyla ‘durumlar’ sorgulanmakta ve öncelikle toplumsal ayrımcılığın üzerine gidilmektedir.

Güncel sanatçının kendisini ifade ediş biçimi de epey farklıdır. Çağdaş teknolojinin kullanılması ve türlü türlü anlatım dilleri çalışma olanaklarını arttırmıştır. Seviyoruz ya da yadırgıyoruz ama sunumları ilgiyle izliyoruz. Bienallerde kitlelere ulaştırılan sanatla buluşuyoruz. Sanatçıların videolar, yerleştirmeler ya da karışık tekniklerle üretmiş oldukları işlerindeki ayrıntıları bu sefer de sanatçı özgünlüğü içinde görmenin keyfini paylaşıyoruz.

Şener Özmen ve Cengiz Tekin “Orijinal Mesaj” isimli kolektif sergilerini çağdaş anlatımın olanaklarından yararlanarak hazırlamışlar. “Manzara”, “Bravo”, “Umut”, “Bir gün Bir T ve Bir K” isimli videolarda toplumsal yaşamın içinden çıkarılan olguları okumak mümkün. Görüntüler belleklerde yer edinecek özellikliler. Türkiye’den, Diyarbakır’dan, açılımlardan; can acıtan gerçeklerden ama esnek olabilirlikten hatta şiirsel olanlardan yana bir tavır bu. Kalıcılık tadında, simgesel ve özgün.

“Günümüz Türkiye’sinde her gün uğraştığımız kavram kargaşaları mı?” dediniz; “Toplumsal, siyasal ya da bireysel travmalar mı ya da kimlik politikaları mı?” Videoların ayrıntılarında bu değerler çıkmazında olunduğu kolayca hissediliyor. Bugün “iz bırakan” nedir? sorusunu yanıtlayan serilerdeki fotoğraflar da videolar gibiler. Gerçeğin zaman zaman ironik karşıtlığı, zaman zaman kara mizaha varan yolculuğundaki bu fotoğraflarda da olayların olumlu ya da hoşa gidebilecek zengin kültürel bağları içindeyiz.

“Orijinal Mesaj” sanatın hayal gücüne ve yaratıma gereksinim duyduğu zemininde duruyor. Yaşanan toplumsal karmaşadan beslenip hatta ölümden bile geçip dinden ya da mahremden söz açabilen bir içeriğe karşın sanatsal yaklaşımın estetiğini izletebiliyor.

Outlet/ İhraç Fazlası Sanat Ş. Özmen ve C. Tekin’in sergisiyle yaşadığımız sosyal daralmayı, ayrımcılığı bazı denemeler ve görüntülerle zamana, öncelikle geçmiş ve gelecek bağlamındaki göndermelerle buluşmak için iyi bir ortam sunuyor.
Sergi 9 Ocak 2010’a kadar açık olacak, iyi seyirler.

@umranbulut.net

Orijinal Mesaj@Milliyet Sanat