23 Ekim 2009 Cuma
22 Ekim 2009 Perşembe
21 Ekim 2009 Çarşamba
“Batman Batman’a Karşı”@ OUTLET
Fikret Atay’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi 22 Ekim’de Outlet//İhraç Fazlası Sanat’ta açılıyor! Sergide sanatçının iki yeni videosunun dünya prömiyeri yapılacak.
Daha önce Bonner Kunstverein(Almanya), Site Gallery(İngiltere), Maison de l’Architecture(Fransa), Index(İsveç), Buro Freidrich(Almanya) gibi dünyanın önde gelen sanat merkezlerinde kişisel sergiler gerçekleştiren Fikret Atay, Türkiye’de ilk defa bir kişisel sergi hazırlıyor. Sanatçının sergide 2009 yılı içinde ürettiği “Batman Batman’a Karşı” ve “Gooaall!” isimli iki yeni çalışmasının yanısıra, “Fuck Tic”, “Spring Fever”, “Holiwutt” gibi klasikleşmiş çalışmaları da Türkiyeli izleyiciyle buluşacak. Sergiyle eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek Lyon Bienali’ne “Teorisyenler” isimli video çalışmasıyla katılacak olan Atay, Aralık ayında ise İskenderiye Bienali’nde yer alacak. Sanatçının son çalışmalarından olan “Gooalll” bienalde, ilk kez uluslararası izleyiciyle buluşacak.
FIKRET ATAY’ın video çalışmaları, kurduğu kültürel, sosyal ve coğrafi bağlantılar ile memleket meselelerine göndermeler yapar. Sanatçı çalışmalarında, batı etkisinde yaşanan geleneksel hayatın izini sürer. Çok genç yaşta, dünyada en çok tanınan Türkiyeli sanatçılardan biri olması, yerel görünen bir konunun evrensel boyutlarını keşfetmesinde ve bunları göstermeyi bilmesinde yatar.
“Batman Batman’a Karşı” videosunda Atay, Batman çizgi karakteri ve Batman şehri arasındaki komik ses benzerliğinin farkına varılarak dava açılmasıyla ilgileniyor. Dünyada ciddiye alınmayan bu olayın üzerine giderek, meseleyi tam da Batman filmlerinde görülebilecek polisiye-süper kahramanlık hikayesine dönüştürüyor. Batman şehrinin belediye başkanı neredeyse Batman’e dönüşüyor. Belgesele yaklaşan araştırması ve Batman filminden küçük fragmanlarla desteklenen video çalışma, cüretkar bir yer değiştirme oyununu izleyiciyle paylaşıyor.
“Gooaall” çalışmasında ise sanatçı, merkeze modernitenin simgesi asfalt yolları koyuyor. Ve çocukların farkında olarak ya da olmadan modernizmi deneyimlemelerini, çıplak ayaklarıyla futbol oynamaları üzerinden anlatıyor. Geçmişle gelecek, merkezle periferi asfalt yol üzerinde karşılaşıyor. Yaşlı adamın çığlığı, Maradona’nın çığlığına karışıyor ve boş kaleye gol atılıyor. Aslında kale, onu izleyenler tarafından doldurulmuş durumda. Yaşlı adam ise onu izleyenlere gol atmaktadır.
1976 yılında Batman'da doğan Atay, 2003'ten bu yana Paris ve Batman’da yaşamaktadır. Yapıtlarında semboller, sembollerin kodları, kimlik kavramının coğrafya ve tarih ile ilişkisi üzerinde yoğunlaşan sanatçı, son dönemde kişisel sorumluluk çerçevesinde zaman ve mekânın temsiliyle ilgilenmektedir. Sanatçının çalışmaları; Tate Modern başta olmak üzere FRAC, MUSAC, Museé d’Art Contemporain de Montreal, Museé du Luxembourg gibi koleksiyonlarda yer almaktadır.
Fikret Atay “Batman Batman’a karşı” sergisi 22 Ekim’den 26 Kasım’a dek Salı’dan Cumartesi’ye 10.00-18.30 saatleri arasında Outlet//İhraç Fazlası Sanat ‘ta görülebilir.
OUTLET HAKKINDA
Outlet, sosyal ve kültürel adaletsizliğin bunca derinleştiği bir ortam/zamanda, lüks olarak görülen sanatı, kitlelerle buluşturma girişimidir. Outlet; müzeler, enstitüler, banka galerileri, kurumlar arasında giderek sıkışan sanat ortamı için bir nefes alma alanı yaratmayı ve yenilikçi, risk alabilen projeler gerçekleştirmeyi hedefler.
Sanatın gündemini takip etmek isteyenlerin yeni adresi Outlet; Canan Pak, AYK, MAS Matbaası, BenQ, The Point Otel, Beck’s, Coca Cola, Netcopy Center ve Derin Design’ın sponsorluğuyla Azra Tüzünoğlu tarafından yürütülmektedir.
Outlet Proje Alanı: Sanatçıların özgün/farklı çalışmalarına ev sahipliği yapmak, yeni projeler üretmeyi desteklemek amacını taşır. Türkiye’den ve dünyadan sanatçıların davet edilmesi ve/ya başvurularla şekillenen proje alanı; Outlet’te aynı anda birbiriyle ilintili farklı sergiler görmeyi mümkün kılar.
ZAMAN:
Açılış: 22 Ekim 18.30-20.30
Sergi: 22 Ekim – 26 Kasım
Ziyaret saatleri: Salı-Cumartesi 10.00 – 18.30
MEKAN:
Outlet//İhraç Fazlası Sanat Galerisi
Boğazkesen Cad.
Kadirler Yokuşu No:69
Tophane-İstanbul
“Batman vs. Batman”
Outlet//Independent Art Space presents the first solo show in Turkey of the internationally known artist Fikret Atay! The artist will premiere two video works for the Istanbul audience.
Fikret Atay has had solo exhibitions at prestigious venues such as Bonner Kunstverein (Germany), Site Gallery (UK), Hammer Museum (USA), Maison de l’Architecture (France), Index (Sweden), Büro Friedrich (Germany). The exhibition brings together the recent works “Batman vs. Batman” and “Gooaall!!”, both produced in 2009. Added to these are a selection of already classic works including “Fuck Tic”, “Spring Fever” and “Holiwuut”. Atay, who presents his video work entitled “Theorists” at the ongoing 10th Lyon Biennial, will also participate at the Alexandria Biennial this December, where one of his recent works “Goaall” will reach the international audience for the first time.
In his videos, FIKRET ATAY makes reference to “country matters” through cultural, social and geographical connections. His work is involved with traditional lifestyles which are marked by Western influences. As a Turkish artist who has gained worldwide acclaim at an early age, his success is rooted in his ability to discover the universal aspects of supposedly local concerns and his ability to reflect on these.
In his “Batman vs. Batman” video, Atay depicts the comical homonymy between the city of Batman and the superhero figure as a contention that is taken seriously by local authorities and which leads to a lawsuit. Whereas internationally the case wasn’t taken seriously or derided, Atay turns the event into a superhero story, similar to the genre of the Batman movies. The mayor of Batman mutates virtually into “The Dark Knight”. Atay's documentary style inquiry is meshed with snippets of the Batman series, thus involving the audience in a spirited and playful displacement.
In the video “Goaall” the artist deals with the asphalt roads which are prime symbols of modernism. He depicts children experiencing modernism, consciously or not, as they play football barefoot on the asphalt road where past meets future and centre meets periphery. The old man scores in the empty net. Actually the net is kept by the viewers. He scores against the centre.
Born in Batman in 1976, Atay lives and works in Paris and Batman since 2003. The artist, who focuses on symbols, codes of symbols as well as the relationship between the concepts of identity and geography as well history, got interested recently by the representation of time and space within the framework of personal responsibility. Fikret Atay’s work is held in major public collections including FRAC, MUSAC, Musée d’Art Contemporain de Montreal and the Museé du Luxembourg.
The exhibition “Batman vs. Batman” can be seen from October, 22 to November, 26 between Tuesdays and Saturdays from 10.00 to 18.30.
ABOUT OUTLET
Outlet is a venture to bring art, regarded as a luxury commodity, to the masses, in a time and space where social and cultural inequity is ever more deeply entrenched. Outlet hopes to provide an innovative and vigorous platform for an artistic context wedged between the city's many bank galleries, private institutions and museums. Outlet is run by Azra Tüzünoğlu with support of Canan Pak, AYK, Mas Printing, BenQ, Point Hotel, Beck’s, Coca Cola, Net Copy Center and Derin Design.
Outlet Project Room will host distinctive works by artists from Turkey and abroad, as well as helping to support the production of new projects with the desire to intertwine a commercial and a non-profit project space to encourage new attitudes and conversations.
WHEN:
Opening: 22 October 18.30-20.30
Exhibition: 22 October – 26 November
Visiting Hours: Tuesday - Saturday 10.00 – 18.30
WHERE:
Outlet//Independent Art Space
Bogazkesen Cad.
Kadirler Yokuşu No: 69
Tophane-Istanbul
www.outlet-istanbul.org
19 Ekim 2009 Pazartesi
17 Ekim 2009 Cumartesi
TophaneArtWalk@SABAH
ECE KOÇAL
Yaklaşık bir yıldır pek çok sanat galerisi Tophane'nin yolunu tutmaya başladı. Birbirlerine yürüyüş mesafesinde olan bu galeriler, 'Tophane art walk' diye bir oluşum başlattı
Çok değil bundan birkaç yıl önce İstanbul'un bazı semtlerine adım atmaya bile korkanlar, şimdi buralarda bir ev veya işyeri sahibi olmak için birbirleriyle yarışıyor. Önce Cihangir, ardından Galata ve Asmalımescit, bu değişimden nasibini aldı. Şimdi sırada Tophane var gibi... Yaklaşık bir yıldır Tophane'nin arka sokaklarına akın eden sanat galerileri bunun göstergesi. Şimdilik bu semtte şık restoranlar veya barlar yok, ama gidişat bunu gösteriyor. Tophane'ye sanat galerilerinin gelmeye başlamasının en önemli sebebi, kuşkusuz İstanbul Modern'in ve Antrepo'nun buraya çok yakın olması. Ardından pek çok sergi için mekân işlevi gören Tütün Deposu'nun da hizmete girmesi buradaki hareketliliği artırdı. Bugünlerde Antrepo ve Tütün Deposu'nda bienalin bulunması da bölgeye ayrıca dikkat çekiyor.
SEMTİ KEŞFETME GİRİŞİMİ
Tüm bunlardan yola çıkarak Tophane'deki iki galerinin sahipleri (Outlet'ten Azra Tüzünoğlu ve Pi Artworks'tan Yeşim Turanlı) bu semti bilmeyenlere keşfettirmek için bir girişim başlattı: Tophane art walk. Burada birbirine yürüyüş mesafesinde pek çok galeri, müze ve sanat kurumu olduğuna dikkati çekmek istediler ve bu mekânları da bir haritada göstermeye karar verdiler. Üstüne üstlük buradaki altı sanat galerisini örgütleyerek bu sezon ilk sergilerini aynı tarihte açtılar. Yeşim Turanlı, Tophane'ye gelme hikâyelerini şöyle anlatıyor: "Pi Artworks, 1998'den beri Ortaköy'deydi. Eylül 2008'de, Tophane'de, biri Boğazkesen Caddesi'nin üzerinde, diğeri ara sokakta olmak üzere iki mekân açtık. Ortaköy, 2003'e kadar çok güzeldi. Ama sonra galeriye gelen izleyici sayısı düşmeye başladı. Günde neredeyde üç-beş kişi geliyordu artık. Ama burada günde 40'ın altına inmiyor. Son yıllarda İstanbul'a olan ilgi artmaya başladı; yabancılar geliyor, Galerist'in Mısır Apartmanı'na geçmesi ve İstanbul Modern'in açılmasıyla birlikte bu tarafa bir kayma oldu. Bienal mekânları zaten uzun zamandır buradaydı. Biz de buraya gelmeye karar verdik. Burası çok ham bir bölge; çöpler bir toplanıyor, bir toplanmıyor. İstiklal Caddesi'nin bu kadar yakınında ama İstiklal'den bu kadar kopuk ve gelişmemiş... İstiklal Caddesi'yle İstanbul Modern'i bağladığı için de çok aktif." Azra Tüzünoğlu ise bu galeriyi açtıklarında Tophanelilerin ilk başta ne yaptıklarını anlamadıklarını anlatıyor: "Önce uzak durdular, sonra içeri girmeye başladılar. Önce çocuklar geldi; burada neler olduğunu çok merak ettiler. Bu civarda çok fazla okul var ve burada yaşayan çocuklar da hep sokakta. Önce çocukları kazandık, sonra onlar annelerini getirmeye başladılar. Baktılar ki biz zararsız insanlarız, bizi kabul ettiler. Şimdi bizi de bu mahallenin bir parçası olarak görüyorlar." Bunlara paralel olarak Tophane de değişiyor tabii ki... Galericiler bile bir yılda kendi gözleriyle buna şahit olmuşlar: "Burada biblo toptancıları çoktu, yavaş yavaş gidiyorlar. Her kapanan mağazanın yerine daha temiz mekânlar açılıyor." Bu arada pek çok bina restore ediliyor, hatta Tophane-i Amire'nin arkasında bir butik otel açılacağı söyleniyor. Kısa zaman içinde Orhan Pamuk Müzesi'nin de açılması buraya ayrı bir hareket getirecek kuşkusuz. Şimdiden özellikle yabancı sanatseverler galeri sahiplerine bu müzeyi soruyormuş.
YAYA TRAFİĞİ ÇOK FAZLA
Çukurcuma Caddesi'nde yer alan Hayaka Artı, aslında sanatçı Dilara Akay'ın atölyesi. Ama bir galeriyi andırıyor. Akay, "Burası ticari bir galeri değil, bir sanatçı platformu. Ben de içinde bir sanatçıyım. Bienalle eşzamanlı olarak veya diğer sanat yoğunluğu olan zamanlarda burayı galeriye çeviriyoruz," diyor. Bir yıl önce bu mekânı açtığını söyleyen Akay, Tophane'nin önemini şöyle anlatıyor: "İstanbul Modern'in, Antrepo'nun, İstiklal Caddesi'ndeki galerilerin yoğunluğu, bu arayı da doldurmamıza sebep oldu. Çünkü burada çok yaya trafiği var. Galeriler açılıştan açılışa gezilir. Burası her gün geziliyor. Bu mahallenin çocuklarıyla çalışmalar yapıyoruz. Geçen yıl mayıs ayında 15 çocuğun katıldığı bir resim atölyesi yaptık. Bu yıl, haftada bir galeri ve müzeleri gezdirme projemiz var. Çocukların bizimle etkileşime geçmeleriyle birlikte gündelik kullandıkları lisan bile değişti. Öğretmenlerini görünce nasıl toparlanıyorlarsa, bizi görünce de aynı..."
DİNLENME MOLASI
Bu kadar serginin arasında insan biraz oturup dinlenmek istiyor tabii... Ama Tophane'de gezerken öyle şık restoranlar, kafeler bulacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sahildeki nargilecilerde çay-kahve keyfi yapabilirsiniz. Biraz ileride yer alan kuru fasulyeci Fasuli, burada en lezzetli yemek yiyebileceğiniz mekân. Fasuli'de Doğu Karadeniz'e dair pek çok lezzet bulabilirsiniz. Boğazkesen Caddesi'ne girdiğinizde solunuzda bulunan Babeyn Cafe, terasıyla dinlenme molası vermek için hoş bir mekân. Karşısındaki tantunicide de hızlı bir yemek yiyebilirsiniz. Daha şık mekânlar arıyorsanız, önerimiz İstanbul Modern'in kafesi. Ayrıca Cihangir ve Galatasaray, baş dakikalık yürüyüş mesafesinde. Buralarda istediğiniz kadar mekân bulabilirsiniz.
13 Ekim 2009 Salı
Bir “Sanatçının” Darbeci Olarak Portresi
Açılışı 12 Eylül cuntasının 29. Yıldönümüne rastlayan 11. Uluslararası İstanbul Bienali hem sezonu açtı, hem de pek çok farklı içerikli sergiyi peşine kattı. Bu ironik tesadüf Bienal’in kimi çalışmalarında, özellikle de Cengiz Tekil’in işlerinde, somut olarak izlenebiliyor. Ancak bir sergi var ki direkt olarak 12 Eylül’ü kendine çıkış noktası olarak belirliyor. Tophane’de geçen yıl açılan Outlet’in açılış sergisi “Darbe”, bu 29 yıllık sürecin sanat tarihsel bir dökümünü yapmıyor elbette ancak Darbe’nin bir kuşağın yaşamına ve sanatsal tavrına nasıl yansıyabileceğinin ipuçlarını sunuyor.
1980’lerin, Türkiye’nin yakın tarihi bağlamında en önemli miladı oluşturduğu öne sürülebilir. Bu milat, sadece ekonomik, siyasal ya da sosyal alanlarda değil, o döneme dek olmadığı kadar geniş bir alanı kuşatmış olmasıyla da dikkat çekicidir aslında. Kuşkusuz bu tarih sanat tarihimiz açısından da bir kırılma noktasını işaret ediyor. Özellikle de dönemleştirme refleksine sahip biz sanat tarihçiler için…
Bugün 1980 sonrası sanat dediğimizde, Türkiye’nin kültürel ikliminde gerçekleşen köklü değişimlerin önemli yansımalarını içeren yapıtlarla karşılaşıyor olmamız bu anlamda şaşırtıcı değil. “Dönemin ruhu” sanatçının da, yapıtın da ruhuna işliyor. 12 Eylül sonrasında depolitizasyonun da etkisiyle bireysel hikayelerin peşine takılan, takılmak zorunda bırakılan sanatçı, yepyeni kavramlar ve bağlamlar içinde buluyor kendini. 1990’lar ise 12 Eylül çocuklarının daha bir cesaretle, daha politik ve söylem çeşitliliğini sanatsal tavrının ana malzemesi yapmasıyla sıçramanın üst noktasına işaret ediyor. 1980’lerin bireyci, bireysel ve aynı zamanda yenilikçi sürecinin ivme kazandığı bu yılların ardından 12 Eylül’ü tartışmanın zamanı çoktan geldi sanırız. Bugün yaşadığımız bir çok gerçekliğin bu faşist yönetimin uzantısı olarak hayatımızdaki yerini aldığını kim tartışabilir ki zaten?
“Darbe” işte bu dönemin zihinlere kazınan en kült imgesiyle açılıyor. Hürriyet Gazetesi’nin 12 Eylül 1980 tarihli yıldırım baskısı Halil Altındere tarafından “biricikleştiriliyor”. “Ordu Yönetime El Koydu” başlığıyla sekiz sütuna manşet bu yıldırım baskı, tuval üzerine yağlıboya üzerinde artık başka bir şeye dönüşmüş durumda. Buna eski darbeci yeni ressam Kenan Evren’in “sanatçının bir darbeci olarak portresi” diyebilirsiniz örneğin ya da “bir darbecinin sanatçı pozunda portresi”... Evren’in yüzündeki müstehsi gülüşün, arka arkaya sıralanmış yasaklarla nasıl bir tezat oluşturduğunu ise sanırız söylemeye bile gerek yok. Bir dönemin unutulmaya yüz tutmuş bu “gerçekliği” Altındere’nin deyimiyle “kötülük imgesi” bir daha unutulmayacak bir imgeye dönüştürülmüş oluyor böylece. İşin ilginci eline silahı bırakıp fırçayı alan Evren Paşa bu kez kendi silahıyla vuruluyor. 1990’ların başında, bugün sanatın kurumsallaşmasında başrolü oynayan Aksanat’ta bir ressam olarak sergi açan Evren, böyle bir portresinin yapılabileceğini hayal bile etmemiştir sanırız. Aksanat’tın yöneticilerinden biri olsam Altındere’nin bu çalışmasını alır, daimi olarak sergiler, Evren’e ressam sıfatı veren bir kurum olarak günah çıkartırdım.
Serginin bir diğer ilginç çalışması ise Bengü Karaduman’a ait. Sanatçı da bir nevi darbe mağdurlarından. Ailesinin uzun yıllar Almanya’da yaşamak zorunda kalması 12 Eylül’ün sonuçlarından biri. Darbeye tanık olmamak ama darbenin sonuçlarının yaşamının yönünü belirlemiş olması işlerine de yansıyor. Darbe ve sonrasının imgelerini arşivlerden çıkararak yüzsüz gölgelere indirgeyen sanatçı, bugünden geriye etkili bir bakış oluşturuyor. Servet Koçyiğit ise farklı ülkelerin asker üniformalarından anonim, hiç biryere ait olmayan yeni üniformalar geliştiriyor. Böylece güç dengelerinin kendilerini temsil biçimlerini sorguluyor, neyin bizi güçlü kıldığı sorusunu soruyor ve üniforma fetişizmine farklı bir boyut getiriyor. Serginin son işi Köken Ergun’un. Sanatçı oldukça ironik bir sorudan yola çıkıyor: “Askeriyenin neredeyse görünmez ve güçsüz olduğu bir ülkede, insanlar sokakta dolaşan bir tank gördüklerinde ne yaparlar? ”
“Darbe”, geçmişin sadece güzel günlerden ibaret olmadığını, “normalleştirme” sürecinde unuttuklarımızı, bir darbeciden bir ressamın nasıl yaratıldığına dair tekrar düşünmemizi istiyor.
(Esra Aliçavuşoğlu)
Outlet//İhraç Fazlası Sanat Galerisi
“Darbe” 10 Eylül – 17 Ekim 2009
Boğazkesen Cad. Kadirler Yokuşu No: 69 Tophane-Beyoğlu
Tel: 0212 245 55 05