13 Ekim 2009 Salı

Bir “Sanatçının” Darbeci Olarak Portresi


Açılışı 12 Eylül cuntasının 29. Yıldönümüne rastlayan 11. Uluslararası İstanbul Bienali hem sezonu açtı, hem de pek çok farklı içerikli sergiyi peşine kattı. Bu ironik tesadüf Bienal’in kimi çalışmalarında, özellikle de Cengiz Tekil’in işlerinde, somut olarak izlenebiliyor. Ancak bir sergi var ki direkt olarak 12 Eylül’ü kendine çıkış noktası olarak belirliyor. Tophane’de geçen yıl açılan Outlet’in açılış sergisi “Darbe”, bu 29 yıllık sürecin sanat tarihsel bir dökümünü yapmıyor elbette ancak Darbe’nin bir kuşağın yaşamına ve sanatsal tavrına nasıl yansıyabileceğinin ipuçlarını sunuyor.

1980’lerin, Türkiye’nin yakın tarihi bağlamında en önemli miladı oluşturduğu öne sürülebilir. Bu milat, sadece ekonomik, siyasal ya da sosyal alanlarda değil, o döneme dek olmadığı kadar geniş bir alanı kuşatmış olmasıyla da dikkat çekicidir aslında. Kuşkusuz bu tarih sanat tarihimiz açısından da bir kırılma noktasını işaret ediyor. Özellikle de dönemleştirme refleksine sahip biz sanat tarihçiler için…

Bugün 1980 sonrası sanat dediğimizde, Türkiye’nin kültürel ikliminde gerçekleşen köklü değişimlerin önemli yansımalarını içeren yapıtlarla karşılaşıyor olmamız bu anlamda şaşırtıcı değil. “Dönemin ruhu” sanatçının da, yapıtın da ruhuna işliyor. 12 Eylül sonrasında depolitizasyonun da etkisiyle bireysel hikayelerin peşine takılan, takılmak zorunda bırakılan sanatçı, yepyeni kavramlar ve bağlamlar içinde buluyor kendini. 1990’lar ise 12 Eylül çocuklarının daha bir cesaretle, daha politik ve söylem çeşitliliğini sanatsal tavrının ana malzemesi yapmasıyla sıçramanın üst noktasına işaret ediyor. 1980’lerin bireyci, bireysel ve aynı zamanda yenilikçi sürecinin ivme kazandığı bu yılların ardından 12 Eylül’ü tartışmanın zamanı çoktan geldi sanırız. Bugün yaşadığımız bir çok gerçekliğin bu faşist yönetimin uzantısı olarak hayatımızdaki yerini aldığını kim tartışabilir ki zaten?

“Darbe” işte bu dönemin zihinlere kazınan en kült imgesiyle açılıyor. Hürriyet Gazetesi’nin 12 Eylül 1980 tarihli yıldırım baskısı Halil Altındere tarafından “biricikleştiriliyor”. “Ordu Yönetime El Koydu” başlığıyla sekiz sütuna manşet bu yıldırım baskı, tuval üzerine yağlıboya üzerinde artık başka bir şeye dönüşmüş durumda. Buna eski darbeci yeni ressam Kenan Evren’in “sanatçının bir darbeci olarak portresi” diyebilirsiniz örneğin ya da “bir darbecinin sanatçı pozunda portresi”... Evren’in yüzündeki müstehsi gülüşün, arka arkaya sıralanmış yasaklarla nasıl bir tezat oluşturduğunu ise sanırız söylemeye bile gerek yok. Bir dönemin unutulmaya yüz tutmuş bu “gerçekliği” Altındere’nin deyimiyle “kötülük imgesi” bir daha unutulmayacak bir imgeye dönüştürülmüş oluyor böylece. İşin ilginci eline silahı bırakıp fırçayı alan Evren Paşa bu kez kendi silahıyla vuruluyor. 1990’ların başında, bugün sanatın kurumsallaşmasında başrolü oynayan Aksanat’ta bir ressam olarak sergi açan Evren, böyle bir portresinin yapılabileceğini hayal bile etmemiştir sanırız. Aksanat’tın yöneticilerinden biri olsam Altındere’nin bu çalışmasını alır, daimi olarak sergiler, Evren’e ressam sıfatı veren bir kurum olarak günah çıkartırdım.

Serginin bir diğer ilginç çalışması ise Bengü Karaduman’a ait. Sanatçı da bir nevi darbe mağdurlarından. Ailesinin uzun yıllar Almanya’da yaşamak zorunda kalması 12 Eylül’ün sonuçlarından biri. Darbeye tanık olmamak ama darbenin sonuçlarının yaşamının yönünü belirlemiş olması işlerine de yansıyor. Darbe ve sonrasının imgelerini arşivlerden çıkararak yüzsüz gölgelere indirgeyen sanatçı, bugünden geriye etkili bir bakış oluşturuyor. Servet Koçyiğit ise farklı ülkelerin asker üniformalarından anonim, hiç biryere ait olmayan yeni üniformalar geliştiriyor. Böylece güç dengelerinin kendilerini temsil biçimlerini sorguluyor, neyin bizi güçlü kıldığı sorusunu soruyor ve üniforma fetişizmine farklı bir boyut getiriyor. Serginin son işi Köken Ergun’un. Sanatçı oldukça ironik bir sorudan yola çıkıyor: “Askeriyenin neredeyse görünmez ve güçsüz olduğu bir ülkede, insanlar sokakta dolaşan bir tank gördüklerinde ne yaparlar? ”

“Darbe”, geçmişin sadece güzel günlerden ibaret olmadığını, “normalleştirme” sürecinde unuttuklarımızı, bir darbeciden bir ressamın nasıl yaratıldığına dair tekrar düşünmemizi istiyor.
(Esra Aliçavuşoğlu)

Outlet//İhraç Fazlası Sanat Galerisi
“Darbe” 10 Eylül – 17 Ekim 2009
Boğazkesen Cad. Kadirler Yokuşu No: 69 Tophane-Beyoğlu
Tel: 0212 245 55 05

Hiç yorum yok: