Yarın açılacak ‘Orijinal Mesaj’ başlıklı sergi, Şener Özmen (solda) ve Cengiz Tekin’in son dönem birlikte ürettiği video filmlerden ve bu filmlerle paslaşan fotoğraflardan oluşuyor.
Diyarbakır’dan Şener Özmen’in 2000’li yılların başından itibaren düzenli olarak küreselleşme eleştirisi yaptığını söyleyebiliriz. Ekonomik olanı siyasal olandan, siyasal olanı kültürel olandan ayırmanın mümkün olmadığı yeni milenyumun ilk yıllarından itibaren Özmen’in bu ayırt edemeyişi dert ettiği aşikar. Bunu yaparken de son derece öznel, içinden geçtiği ve kokusunu aldığı tüm toplumsal değişimleri anlatan, kendi deneyimlerini taşıyan, kendine mahsus bir dil kurduğunu da belirtmeliyiz. Bu bir kişilik dile, bir süre önce Cengiz Tekin de katıldı. İkilinin yarın Outlet sanat mekanında Cengiz Tekin’le açtığı ‘Orijinal Mesaj’ adlı sergide, bu dilin bu kez bir kolektif olarak çoğul konuştuğunu duyacağız. Ve nesi olduğunu bildiğimiz elin, iki adet olunca sesi olup olmadığına karar vereceğiz...
Seninle ilk söyleyişi 2001 yılında yapmıştım. Seninle yapılan ilk söyleşiydi. Onun böcekleri var, savaşçı mı savaşçı başlığı altında... (Rahmetli Memet Baydur’u bulmuştuk karşımızda) Aradan geçen zamanda böcekler ne durumda, evcil hayvanlara dönüştüler mi?
Ya evet, tuhaf zamanlardı, gerçi şimdikinden daha tuhaf sayılmazdı ya! O sıralar yapıp ettiklerime yönelik bir ilk tepkiydi rahmetli Memet Baydur’un sözleri, yani ben daha ağzımı açar açmaz, birileri susmamı istemişti. Onun sözleriyle “Bilinci Diyarbakır karpuzu gibi ikiye ayrılmış” bir sanatçıydım falan. Aşırı plastik sanat eğitimi yıllarında bana Radikal gazetesi okumamam gerektiğini her fırsatta dile getiren neo-Kemalist ve pür akademik bir çevre vardı, onlar Cumhuriyet’te buluyorlardı yansımalarını, benim ise yansıyacak veyahut yansıtacak bir tarafım kalmamıştı. Zira epeydir Diyarbakır’da yaşıyor ve hiçbir şey üretmiyordum ve artık Cumhuriyet’in beni durduk yere tahtaya kaldırmasını da istemiyordum. Gregor Samsa’nın bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulması, benim Diyarbakır’da her sabah bunaltıcı düşlerden uyanmamla aynı şey değildi. Evcilleştirme adına değil miydi tüm o cürümler? Bunu en son Ceylan Önkol olayında yaşadık, biliyorsunuz, o da evcil hayvanlarını otlatmaya çıkarmış, bir daha da geri dönmemişti.
Plastik-anlatı diye bir oluşumla başladın... Bu sanat tarihine göndermeler taşıyan anlatının kahramanı Abdülbaki Readymade’di. Abdülbaki durmuyor olabilir ama en son tespiti ne olabilir bugüne içinde yaşadığımız günlere ilişkin? O zaman Halil Altındere, Vahit Tuna ve Elif Çelebi bir mağarada mahsur kalıyorlardı. Bugün hangi sanatçılar yer alırdı hikayenin içinde?
Bugüne, içinde yaşadığımız günlere ilişkin son tespiti ne olabilirdi Abdülbaki Readymade’in? Tespitten çok, ‘Ben dememiş miydim?’ diyecekti ve ardından sosyal demokrasinin Türkiye rezaleti üzerine esaslı bir de konuşma yapacaktı müzelerin birinde... Bugün hangi sanatçılar yer alırdı? Bir şeylerin izdüşümüydü sanki o sıra seçilen isimler. Pazar da yoktu, pazarlık da, ama artık hikâye de yok sanatta. En son 9B’de görmüştük.
Güncel sanat hareketinin Sothebys’le, çağdaş Türk sanatı müzayedesiyle ziyadesiyle sona erdiğini avant-garde’ın satılana kadar avant-garde olduğunu düşünüyorum. Çağdaş sanat hiç olmadığı kadar çağdaş, diyorum. Bu hareketin 90’lardan beri gelişimi, dönüşümü, eleştirdiği neyse -piyasa ve onun değerleri- ona dönüştüğünü, ki bu çok normal diye düşünüyor musun benim gibi?
İyi düşünüyorsun derim. “Bu müzayede çok önemli, milli maç gibi esecek” diyordu Burhan Doğançay gülerek. Oktay Duran’ın gözlerinden okunuyormuş Doğançay’ı ne kadar desteklediği falan... Herkes fiyatların daha da yükselmesini umut ediyormuş, yükseldikçe çağdaş Türk resmi hak ettiği öneme biraz daha yaklaşacakmış, belki yakalayacakmış sonradan. Peki ya Türk demokrasisi tablosu? Ona yatırım yapacak kimseyi bulamıyorlar mı? Benim derdim buydu ve bence güncel sanat, gitmesi gerektiği yere gitti. Bırakın bir sosyal yapıyı veyahut ceberut bir düşünce alışkanlığını, bir küratörü bile dönüştüremediğini gördü zaman içinde. Vahşi kapitalizm söyleminden sonra, güler yüzlü sanat piyasası demeye başlar başlamaz, tüm inandırıcılığını yitirdi. Bu yüzdendir ki bana fazlasıyla komik geliyor göndermeler, herkes aynı sorunun peşinde, “Beni keşfedecek bir galerist veyahut koleksiyoner çıkacak mı?”
İçinde yaşadığın bölgenin değil aslında hepimizin sanatla olan imtihanımızı belgeledin bazı işlerinle. Supermuslim ve özellikle ‘Road to Tate Modern’... Tate Modern’e giden yol bir anlamda AB’ye giden yol, çağdaş sanata giden yol, Avrupa’ya, medeniyete giden yolların her biri. Bugün bu işin İstanbul Modern’in koleksiyonunda şu anda Berlin’de Martin Gropius-Bau müzesinde sergileniyor... İşlere koleksiyonlarda yer almak, seyahat etmek ne getirir? Sana ne getirdi?
Bu normal durum yaşam koşullarımı da değiştirmiyor. Hayatımın bir yarısı kıta Avrupası’nda da geçmiyor. Yazları burada, kışları şurada olmuyor, olamıyorum. İster miydim peki? Bunların önemsenmediği bir söylem tutturmak gerekiyor belki de. Sanat belirli bir zümrenin elinde, bu her yerde böyle ama.
Diyarbakır’a iş getirenler peki? Bu İstanbul-Diyarbakır trafiği çağdaş sanat açısından hep ama hep sorunlu değil mi? Getirilen her şey eninde sonunda götürülüyor gibi geliyor bana. Bir toplumsal sorumluluk projesi olarak sanat sergisi yapılamaz...
Getirecekler, getirsinler! Savaş getirdiler de ne oldu? Ancak sorun şu ki, bir yerlerde Vasıf’ın (Kortun) da dediği üzere, sömürge valileri gibi hareket ettiler. Çağdaş budur, modern de şudur diye gözlerine sokmaya çalıştılar tüm o ilerlemeci sanat abidelerini. ‘Diyarbakır’da bir ilk!’, yok ‘Mardin’de ilk güncel sanat sergisi’, ‘Kızıltepe güncel sanatla buluştu!’ gibi, beni çileden çıkaran bakış açıları hâlâ yürürlükte. İyi sergiler olmadı değil, adam gibi konuşmalar yapan sanatçılar olmadı değil, ancak dediğim gibi, buralar bir plato artık, her anlamda bir plato. Kamerasını kapan geldi, geliyor. Yakın köylerdeki bir kısım yeni güncel sanatçı da kendimizi daha ne kadar acındırabilirizin peşine düştü.
Geçtiğimiz günlerde Garajistanbul’da Namus Oyunları etkinliği çerçevesinde bir seri canlı söyleşiler yaptım. Handan Çağlayan’la mesela. Kürt kadın hareketi üzerine çalışan Kürt ve feminist bir siyaset bilimci... Kadınların DTP’deki etkinliğini konuştuk. 40 kişilik kadın kotasını uygulamaya gerek kalmıyor partide. Kürt kadın siyasetçiler son derece etkin. Lakin Kürt kadın sanatçılar nerede? Erkek ve Kürt bir sanatçı olarak ne dersin?
Bu sorunun muhatabı ben miyim, daha doğrusu ben doğru kişi miyim bilmiyorum. Siyaset sahnesindeki varlıkları kuşku götürmez, oldukça etkinler. Ancak sorunun her defasında namus üzerinden yansıtılmasına da alışamadım, bir tuhaflık hissediyorum bu argümanlarda. Sanırım bu biraz da projeksiyonla alakalı. Maskülen bir sanat ürettiğimizi sanmıyorum. Tam aksine, oldukça feminen bir noktadayız. Sadece biraz daha güven gerekiyor, bunu aştıklarında, biz erkek sanatçılardan çok daha anlamlı işler üreteceklerini adım gibi biliyorum. Yani ortada olmamaları, hatta hiç varlık göstermemeleri, ekmeğimize yağ sürmüyor. İlla ki Tracey Emin olun demiyorum, Rojin olun da... Ama ne olur biraz güven!
Dille uğraşmayı seven, bunu mesele eden biri olarak ‘Kürt açılımı’nı analiz eder misin? Bu açılım sırasında nasıl konuşuyoruz? En azından konuşuyor muyuz?
Açık bir biçimde ifade etmek gerekirse, adı her ne olursa olsun, proje ABD’nin yeni Ortadoğu şekillendirmesiyle fazlasıyla alakalı. İslâm üzerinden ABD karşıtlığı Araplar içinde gelişiyor, ABD bunun önünü alamayacağını biliyor, ancak yaslanacağı iki ulus var, biri Kürtler, diğeri de Türkler. 10-15 yıl içinde sınırlar, şimdi olduğundan daha farklı bir yöne kayabilir. Bekleyip görmek gerek.
Cengiz Tekin’le birlikte yaptığınız üretimleri bir kolektif gibi mi algılamalıyız?
Aynen, kolektif bir düşünüş ve eylem biçimin sonuçları bunlar. Cengiz Tekin’le epeydir ortak işler üretiyoruz, fotoğraftan ziyade video işleri. ‘The Original Message’ serisi sitüasyonistlere bir vefa borcuydu. Bu daha çok yerleşmesini istediğimiz bir kolektif üretim pratiğiyle alakalıydı, yanı sıra kendi kişisel işlerimizi de üretmeye devam ettik. Cengiz Tekin son derece akışkan bir sanatçı, onunla çalışmanın bana kattığı bir şeyler olduğuna inandığım, bunu gördüğüm için birlikteyiz. Yani adamda maske yok, neyse o işte. Sanatı da öyle, hayatı da. Bir kere son derece iyi işler çıkarıyor, ikincisi, kolektif pratiğe inanıyor.
30 Kasım 2009 Pazartesi
29 Kasım 2009 Pazar
ORİJİNAL MESAJ SERGİSİ BEYOĞLU’NDA@BIRGUN
Şener Özmen ve Cengiz Tekin birlikte hazırladıkları Türkiye’deki ilk kapsamlı solo sergilerini gerçekleştiriyor.
Şener Özmen ve Cengiz Tekin’in 2006-2009 yılları arasında birlikte ürettikleri ve ilk kez Outlet//İhraç Fazlası Sanat’ta sergilenecek olan ‘Orijinal Mesaj’ serisi, günümüzün toplumsal-siyasal temelde ‘iz bırakan’ meselelerinin üzerine gidilerek oluşturuldu. Birbirine bağlı dört videodan oluşan bu seri, uzun zamandır süregelen Türkiye’deki politik sıkıntılara dair geniş bir perspektif sunarken, sanatçıya özgü bir inançsızlık ve angaje olmama halini de içermektedir. Otobiyografik olduğu kadar toplumsal olanı da kapsayan bu videolarda, ironik hatta çoğu zaman absürd olarak nitelendirilebilecek bazı durumların gündelik yaşamın bir parçası olduğu gösterildi. Bazı denemeler ve efektlerle geçmiş ve geleceğe göndermeleri olan video çalışmalar, ‘iyileşme dönemi’ yapıtları olarak da görülebilir. ‘Umut,’ ‘Manzara,’ ‘Bravo,’ ‘Bir gün bir T ve bir K’ isimli Orijnal Mesaj serisine ait video yapıtları, Outlet’in alt katında izleyiciyle buluşurken, Özmen ve Tekin’in yeni dönem fotoğraf işleri mekanın giriş katında sergilenecek. 1 Aralık’da açılacak olan sergi 9 Ocak’a kadar Salı’dan Cumartesi’ye 10.00-18.30 saatleri arasında Outlet//İhraç Fazlası Sanat’ta görülebilir. Outlet//İhraç Fazlası Sanat Boğazkesen Cad. Kadirler Yokuşu no:69 Tophane’de
Şener Özmen ve Cengiz Tekin’in 2006-2009 yılları arasında birlikte ürettikleri ve ilk kez Outlet//İhraç Fazlası Sanat’ta sergilenecek olan ‘Orijinal Mesaj’ serisi, günümüzün toplumsal-siyasal temelde ‘iz bırakan’ meselelerinin üzerine gidilerek oluşturuldu. Birbirine bağlı dört videodan oluşan bu seri, uzun zamandır süregelen Türkiye’deki politik sıkıntılara dair geniş bir perspektif sunarken, sanatçıya özgü bir inançsızlık ve angaje olmama halini de içermektedir. Otobiyografik olduğu kadar toplumsal olanı da kapsayan bu videolarda, ironik hatta çoğu zaman absürd olarak nitelendirilebilecek bazı durumların gündelik yaşamın bir parçası olduğu gösterildi. Bazı denemeler ve efektlerle geçmiş ve geleceğe göndermeleri olan video çalışmalar, ‘iyileşme dönemi’ yapıtları olarak da görülebilir. ‘Umut,’ ‘Manzara,’ ‘Bravo,’ ‘Bir gün bir T ve bir K’ isimli Orijnal Mesaj serisine ait video yapıtları, Outlet’in alt katında izleyiciyle buluşurken, Özmen ve Tekin’in yeni dönem fotoğraf işleri mekanın giriş katında sergilenecek. 1 Aralık’da açılacak olan sergi 9 Ocak’a kadar Salı’dan Cumartesi’ye 10.00-18.30 saatleri arasında Outlet//İhraç Fazlası Sanat’ta görülebilir. Outlet//İhraç Fazlası Sanat Boğazkesen Cad. Kadirler Yokuşu no:69 Tophane’de
25 Kasım 2009 Çarşamba
13 Kasım 2009 Cuma
‘Batman vs. Batman’ by Fikret Atay
ISTANBUL - Hürriyet Daily News
Thursday, November 12, 2009
Fikret Atay, a well-known Turkish artist living in Paris, brings together the recent works of ’Batman vs. Batman,’ which depicts the comical homonymy between the southeastern Turkish city of Batman and the superhero figure, and ’Gooaall!!’ in which he deals with asphalt roads, which are prime symbols of modernism
Outlet//Independent Art Space presents the first Istanbul solo show of internationally renowned Turkish artist Fikret Atay. The artist is premiering two video works for the Istanbul audience.
The exhibition brings together the recent works “Batman vs. Batman” and “Gooaall!!” which were both produced this year. Added to these is a selection of past highlights, including “Spring Fever” and “Holiwuut.”
Fikret Atay has had solo exhibitions at prestigious venues such as Bonner Kunstverein in Germany, Site Gallery in the United Kingdom, Hammer Museum in the United States, Maison de l’Architecture in France, Index in Sweden and Büro Friedrich in Germany.
Atay, who is showing his video work “Theorists” at the ongoing 10th Lyon Biennial, will also participate at the Alexandria Biennial this December, where “Gooaall!!” will be introduced to a large international audience.
In his videos, Atay makes reference to “country issues” through cultural, social and geographical connections. His work is involved with traditional lifestyles, which are marked by Western influences. As a Turkish artist who has gained worldwide acclaim at a young age, his success is rooted in his ability to discover the universal aspects of supposedly local concerns.
In his “Batman vs. Batman” video, Atay depicts the comical homonymy between the southeastern Turkish city of Batman and the superhero figure, documenting a lawsuit pursued by distraught local authorities. Whereas the case was largely ignored or derided internationally, Atay turns the officials’ quest into a superhero story of its own. The mayor of Batman morphs into a real-world surrogate of the “Dark Knight.” Atay's documentary-style inquiry is meshed with snippets of the Batman series, thus involving the audience in a spirited and playful displacement.
In the video “Gooaall!!” the artist deals with paved roads, which serve as a primary symbol of modernity. He depicts children experiencing modernity, consciously or not, as they play football barefoot on the asphalt road where past meets future and center meets periphery. The old man scores in the seemingly empty net – which is perhaps kept by the viewer. He scores against the center.
The exhibition “Batman vs. Batman” can be seen from Tuesday to Saturday through Nov. 26.
Outlet//Independent Art Space
Bogazkesen Cad.
Kadirler Yokuşu No: 69
Tophane, Istanbul
www.outlet-istanbul.org
Fikret Atay
Born in Batman in 1976, Atay has lived and worked in Paris and Batman since 2003. The artist, who focuses on symbols and codes, alongside the relationships of identity, geography and history, has focused recently on the representation of time and space within the framework of personal responsibility. His work is held in major public collections including the Castile Leon Museum of Contemporary Art, Montreal Museum of Fine Arts and the Museum of Luxembourg.
Thursday, November 12, 2009
Fikret Atay, a well-known Turkish artist living in Paris, brings together the recent works of ’Batman vs. Batman,’ which depicts the comical homonymy between the southeastern Turkish city of Batman and the superhero figure, and ’Gooaall!!’ in which he deals with asphalt roads, which are prime symbols of modernism
Outlet//Independent Art Space presents the first Istanbul solo show of internationally renowned Turkish artist Fikret Atay. The artist is premiering two video works for the Istanbul audience.
The exhibition brings together the recent works “Batman vs. Batman” and “Gooaall!!” which were both produced this year. Added to these is a selection of past highlights, including “Spring Fever” and “Holiwuut.”
Fikret Atay has had solo exhibitions at prestigious venues such as Bonner Kunstverein in Germany, Site Gallery in the United Kingdom, Hammer Museum in the United States, Maison de l’Architecture in France, Index in Sweden and Büro Friedrich in Germany.
Atay, who is showing his video work “Theorists” at the ongoing 10th Lyon Biennial, will also participate at the Alexandria Biennial this December, where “Gooaall!!” will be introduced to a large international audience.
In his videos, Atay makes reference to “country issues” through cultural, social and geographical connections. His work is involved with traditional lifestyles, which are marked by Western influences. As a Turkish artist who has gained worldwide acclaim at a young age, his success is rooted in his ability to discover the universal aspects of supposedly local concerns.
In his “Batman vs. Batman” video, Atay depicts the comical homonymy between the southeastern Turkish city of Batman and the superhero figure, documenting a lawsuit pursued by distraught local authorities. Whereas the case was largely ignored or derided internationally, Atay turns the officials’ quest into a superhero story of its own. The mayor of Batman morphs into a real-world surrogate of the “Dark Knight.” Atay's documentary-style inquiry is meshed with snippets of the Batman series, thus involving the audience in a spirited and playful displacement.
In the video “Gooaall!!” the artist deals with paved roads, which serve as a primary symbol of modernity. He depicts children experiencing modernity, consciously or not, as they play football barefoot on the asphalt road where past meets future and center meets periphery. The old man scores in the seemingly empty net – which is perhaps kept by the viewer. He scores against the center.
The exhibition “Batman vs. Batman” can be seen from Tuesday to Saturday through Nov. 26.
Outlet//Independent Art Space
Bogazkesen Cad.
Kadirler Yokuşu No: 69
Tophane, Istanbul
www.outlet-istanbul.org
Fikret Atay
Born in Batman in 1976, Atay has lived and worked in Paris and Batman since 2003. The artist, who focuses on symbols and codes, alongside the relationships of identity, geography and history, has focused recently on the representation of time and space within the framework of personal responsibility. His work is held in major public collections including the Castile Leon Museum of Contemporary Art, Montreal Museum of Fine Arts and the Museum of Luxembourg.
Artist Fikret Atay’s ‘Batman vs. Batman’ at Outlet art space

Internationally acclaimed Turkish artist Fikret Atay is showcasing his first solo show in Turkey this month at the Outlet//Independent Art Space in İstanbul, premiering two video works before an İstanbul audience.
The exhibition brings together two of the artist’s recent works, “Goaall!!” and “Batman vs. Batman,” both produced this year. Added to these is a selection of Atay’s earlier works, including “Spring Fever” and “Holiwuut.” Atay, who is currently presenting a video titled “Theorists” at the ongoing 10th Lyon Biennial, will also participate at the Alexandria Biennale this December, where “Gooaall!!” will be shown to an international audience for the first time.
In his videos, Atay makes reference to “country matters” through cultural, social and geographical connections. His work deals with traditional lifestyles that are marked by Western influences. “As a Turkish artist who has gained worldwide acclaim at an early age, Atay’s success is rooted in his ability to discover the universal aspects of supposedly local concerns and his ability to reflect on these,” the Outlet art space said in a written statement.
In “Batman vs. Batman,” Atay depicts the comical homonymy between the city of Batman and the superhero figure as a contention that is taken seriously by local authorities and which led to a lawsuit. Whereas internationally the case was neither taken seriously nor derided, Atay turns the event into a superhero story, similar in style to the Batman movies. The mayor of Batman mutates virtually into “The Dark Knight.” Atay’s documentary-style inquiry is meshed with snippets of the “Batman” series, thus involving the audience in a spirited and playful displacement. In “Gooaall!!” Atay delves into asphalt roads, which are billed as prime symbols of “modernism.” Atay depicts children experiencing modernism, consciously or not, as they play soccer barefoot on the asphalt road.
Born in the southeastern city of Batman in 1976, Atay has lived and worked in Paris and Batman since 2003. The artist focuses on symbols, the codes of symbols and the relationship between the concepts of identity and geography as well history in his work. Atay’s work is found in major public collections including the Musée d’art contemporain de Montreal and the Museé du Luxembourg.
“Batman vs. Batman” can be seen until Nov. 26 from 10 a.m. until 6:30 p.m. Tuesday to Saturday. Outlet//Independent Art Space is located on Boğazkesen Cad., Kadirler Yokuşu, No: 69 in the Tophane neighborhood.
13.11.2009
Arts & Culture
TODAY’S ZAMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)