20 Temmuz 2010 Salı

13 Temmuz 2010 Salı

Minareler Kentin Belleği@Taraf


Outlet//İhraç Fazlası Sanat, 10. İstanbul Bienali’nden tanıdığımız Pakistan kökenli sanatçı Hamra Abbas’ın sergisine ev sahipliği yapmaya devam ediyor. 23 haziranda başlayan serginin en çok konuşulan çalışması ise Şehir Manzaraları... Bildiğimiz İstanbul silüetini minaresiz olarak gösteren çalışma aynı zamanda İsviçre’deki minare yasağına gönderme yapıyor. 17 temmuza kadar devam edecek olan sergi hakkında bol ödüllü sanatçı Hamra Abbas’la konuştuk.

Şehir Manzaraları ile başlamak istiyorum. İstanbul için çok önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Bu projenin çıkış noktası neydi?

Avrupa’da yakın dönemde yaşanan minare tartışması ve özellikle İsviçre’de oy birliğiyle minare yasağının kabul edilmesi oldu. Minareler Batı tahayyülünde uzun zamandır politik İslam’ın sembolü olarak görülmekteler. Müslüman dünyada daha geniş bir sosyo-kültürel ve estetik çerçevenin parçası olan minareler dolambaçlı yolların üzerinde, çevredeki hareketli pazar yerlerinin sessiz tanıkları olarak, yükseklerden dağınık kalabalığın günlük konuşmalarını dinlerler. İstanbul’un minareleri, şehrin her güneş doğuşunda kendini fark ettirmesine izin veren bellek organları olarak düşünülebilir.

İsviçre’de minarelerin yasaklanması İslam mimarisinin ülkeden çıkarılmasının yolu. Bu konuda düşünceleriniz neler?

İsviçre’nin bu davranışı aslında dünyadaki büyük kontrol ve kuşku durumunun küçük bir parçası ve dünyanın geleceğinde nasıl bir etki bırakacağını gerçekten merak ediyorum.

Çalışmalarınız eğlenceli bir üslupla ele alınmış “geleneksel” anlatı ve motifler ile dolu ve şimdi yeni çalışma mekânınız İstanbul. İstanbul çalışmalarınızdaki estetiği etkiliyor mu?

İstanbul’a ilk defa 2007 senesinde 10.İstanbul Bienali için Aşk Dersleri heykellerini yapmak için geldim. Ama İstanbul ve Türkiye ile etkileşimim bu şekilde başlamadı. Bu etkileşimin Lahor’dan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okumak için Berlin’e taşındığım zaman, 2002 senesinde başlamış olduğunu düşünüyorum. Berlin’de Alman kültürü kadar Türk kültürünü de tanıma şansını yakaladığımı söylememe gerek yok sanırım. Sonunda 2007’de İstanbul’u görebilmek muhteşem ve etkileyici bir deneyimdi. İstanbul’u muhteşem, buradaki insanları çok cana yakın, iyi niyetli ve güler yüzlü buldum. Ve her köşesinden tarih akan bir yerin herkesi etkileyeceği kesin değil mi? Konu sanat olduğu zaman coğrafi sınırları aşan bir küresel estetik kavramına inanmak istesem bile İstanbul’un çalışmalarım üzerinde estetik açıdan izi olduğuna eminim.

Why do fake hands not clap isimli videonuz dalkavukları hatırlattı. Ayrıca Şeriat yasalarını da hatırladım. Örneğin bir şey çalarsanız cezanız parmaklarınızın kesilmesi olabilir. Lütfen bize biraz bu videodan ve mekanik heykelden bahsedebilir misiniz? Üzerinde çalışmaya nasıl başladınız?

Why do fake hands not clap (sahte eller neden alkış tutmaz) cümlesinden yola çıkıyor. Videoda benim ellerimin alçıdan yapılmış bir düzine kopyası var, bir makine tarafından alkışlatılıyorlar.

Ve sonuçta bir beğeni hareketinin aslında ne kadar amacından uzaklaştığını gösteriyor. Basit bir el çırpma ve kırma hareketinin çıkardığı ses ise Outlet’in alt katında deneyimlenmesi gereken tamamıyla farklı bir hikâye anlatıyor.

Daha önce 10.İstanbul Bienali için Türkiye’ye gelmiştiniz. Türk sanatçıların çalışmalarını görme fırsatınız oldu mu? Ve Türk güncel sanatı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türk güncel sanatı ile ilk tanışmam Ayşe Erkmen’in çalışmaları vasıtasıyla oldu. Erkmen’in çalışmalarını tarihsel bellek ile kurdukları derin bağdan ötürü çok beğeniyorum. 2004’te Cetinje Bienali sırasında Halil Altındere, Fikret Atay ve Nevin Aladağ’ın muhteşem çalışmalarını keşfettim. Nüktedan ve yoğun eleştiri içeren sanatsal pratiklerine büyük saygı duyuyorum.

Minaresiz İstanbul'u tanıyabilir misiniz?@Radikal

Cityscapes İstanbul' başlıklı sergisiyle Outlet Galeri'ye konuk olan Pakistanlı sanatçı Hamra Abbas, bir kenti o kent yapan özelliklerin yok olmasının bellekte nasıl gedikler açabileceği fikriyle İstanbul siluetleri çekip çekip içlerinden minareleri silmiş

ELİF TÜRKÖLMEZ (Arşivi)




Hamra Abbas, 10. İstanbul Bienali’ne rengârenk Kama Sutra heykelleriyle katılmıştı.

İSTANBUL - Paul Auster’in nefis öyküsü ‘Auggy Wren’in Noel Hikâyesi’nde Auggi her sabah, tezgahtarlık yaptığı tütün dükkânının bulunduğu köşeden aynı açıyla caddeyi fotoğraflar. Ama ortaya birbirinin aynı kareler değil, müthiş bir çeşitlilik içeren bir tür bellek, bir Brooklyn güncesi çıkar. Fotoğraflardan birine yakın zamanda kaybettiği bir arkadaşının mutlulukla gülümseyen yüzü takılmıştır, diğerinde civarda olmuş bir trafik kazası, yağmurdan kaçışan insanlar, köpekler, çöp kamyonları, sarhoşlar ya da gazete okuyan beyefendiler vardır. Ama karşı köşedeki taş bina yine aynı taş binadır. Bir taş binanın üzerinden yağmurlar geçtikten sonra nasılsa işte öyle.
Pakistanlı sanatçı Hamra Abbas’ın ‘Cityscapes İstanbul’ adlı sergisi aklıma Auggy’nin fotoğraflarını getirdi. İstanbul’da bir meydanın, Bağdat’ta bir sokağın, Varşova’da bir oturma odasının değişmeyişi ne güzel! Ya da Abbas’ın gözünden bakarsak, ‘İstanbul’un yıllardır yerinde duran minareleri ne güzel!’
1976 Kuveyt doğumlu Abbas’a böyle bir proje hazırlama ilhamını İsviçre’deki minare yasağı vermiş. Bir kenti o kent yapan özelliklerin yok olmasının hem kişisel hem kolektif bellekte nasıl gedikler açabileceği fikriyle İstanbul siluetleri çekip çekip içlerinden minareleri silmiş. Minaresiz bir İstanbul’un eski İstanbul olmadığını en çok yakın çevresinde yaptığı denemelerle anlamış. Fotoğrafları gösterdiği arkadaşlarından çoğu, hangi şehir olduğunu bilememiş, Abbas’ın ‘İstanbul’ cevabına ‘Hadi canım’ diyenlerin sayısı bir hayli fazla olmuş.
10. İstanbul Bienali’ndeki renkli Kama Sutra heykelleriyle dikkat çeken Hamra Abbas, İstanbul’u çok seviyor. Kendi ülkesinde İslam geleneğinin mimariyle kurduğu ilişkinin zayıflığını İstanbul’a her gelişinde bir kez daha anlıyor. İstanbul’un geleneğe sahip çıkmış bir kent olduğunu düşünüyor, beni biraz şaşırtıyor. Ben İstanbul’un aslında gelenekten korktuğunu ve camilerin bari yerinde durmasının gayet normal olduğunu düşünürken o kendi ülkesinin bunu bile yapamadığını anlatıyor.
Sanatçının ilgi çeken bir başka çalışması da Pakistanlı nörobilimci Aafia Siddiqui’nin minyatür tekniğiyle yapılmış fotoğrafı. Amerikan hükümeti tarafından El Kaide’nin çekirdek kadrosunda olmakla suçlanan Siddiqui, doktora derecesini dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan MIT’den almış. Abbas’ın çektiği fotoğrafta başında kepi, elinde çiçeklerle gülümseyen Siddiqui, Pakistan’da 9 Eylül sonrası Amerika’nın Müslümanlara uyguladığı zulmün mağduru olarak görülüyor. Başından geçenleri dinlerken, Siddiqui’nin gülümseyen yüzüne bakabilmeyi başarmak zorlaşıyor.
Abbas’ın bir de videosu var bu sergide, ‘Why do fake hands not clap’ isimli videoda sanatçının kendi ellerinin birebir kopyası olan seramik eller bir şeyleri alkışlamaya çalışıyor. Almanya’da bir ‘alkış tutma makinesi’ ürettiren Abbas, seramik elleri bu makineye takıyor ve ellerin her alkışlamaya çalışmasında paramparça oluşlarını kameraya alıyor. Ellerin birbirine her vuruşu bir patlama, bir toz, bir küçük kıyamet. Şakşakçılara ‘elleriniz kırılsın’ diyen bir bedduanın tutuşu gibi... Abbas’ın işlerini 17 Temmuz’a kadar Outlet’te görebilirsiniz.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

8 Temmuz 2010 Perşembe

Tomorrow// Hamra Abbas@TRT TURK

NECLA RUZGAR@KUNSTZEITUNG

a room of one's own@artasiapasific mag



Istanbul
“A Room of One’s Own”
Outlet / Independent Art Space
By Irina Makarova


“A Room of One’s Own,” an all-female exhibition of five young Turkish artists and an artists’ collective, was inspired by Virginia Woolf’s 1929 argument that “a woman must have money and a room of her own if she is to write fiction.” The proto-feminist author’s view stemmed from the belief that women had been prevented from creating works of the same relevance as Shakespeare due impotence brought about by oppression and perceived ineptness. At their best, the participating artists—?rem Tok, Necla Rüzgar, Gökçe Erhan, Gülcan ?enyuval?, Ba?ak Özkutlu and the At?lKunst artist group—approached the age-old dispute with stirring, palpable vigor.

The works of Tok, Rüzgar and At?lKunst delivered the clearest messages. Tok’s minuscule installations are self-enclosed spaces, scenes from a world in which she is the omnipotent force, dictating the direction and force of her delicately arranged plastic, inch-high characters. Tok carves topographical landscapes into voluminous books such as dictionaries and encyclopedias, undoing the old texts by creating a three-dimensional narrative from their forms. The scenes are meticulously staged mixed-media environments, macabre moments frozen in time that one is only able to approach as a voyeur. In Neresi? (“Where?” 2009), a little girl floats face down on the reflective surface of a pond while a group of men and women look on from the shore, their expressions impossible to detect at such small scale. One man swims towards the girl—it is not clear whether he will ever reach her. The rest of the group’s static poses and immobility perpetuates anxiety and self-reflection, circumscribing the scene with an aura of neglect and the coldness of relationships.

In Rüzgar’s watercolor Benden Ötesi (“Beyond Me,” 2009) we see a dog prostrated over a woman, their poses echoing each other. A man with an unpleasant gut flopping over the sides of his trousers, whose head is cropped out by the edge of the paper, sits nearby with his arms folded. With the figures’ carefully obscured faces, the viewer is prevented from reading their emotions. Even the dog has its eyes closed, eliminating any chance of a direct emotional connection. It is a deeply ambiguous arrangement, with uneasy echoes of sexual violence, bestiality and hierarchical roles. It could be a scene of extreme foreplay, or the aftermath of a humiliation.

At?lKunst, a three-woman group comprising Gülçin Aksoy, Gözde ?lkin and Yasemin Nur Toksoy, tackle social and political issues through a weekly e-mail chain letter of ç?kartma (translatable as both “sticker” and “military force”), which is meant to be forwarded. The ç?kartma is composed of mass-media images accompanied with a juxtaposed slogan-like caption, effective as a sort of inverse propaganda, mocking the idea of propagation through the act itself. One such image, printed out and hanging on display alongside all 52 of the ç?kartma from 2009, depicts a crowd of toy cars and animals all facing the same direction, with a slogan reading “organized sincerity.” The message is a blunt criticism of the public’s toy-like malleability, their ability to be easily manipulated and directed. Such works are proudly direct, simplistic even, but the way that they are distributed, online and with an infinitely ambitious horizon for the distance they might cover, puts faith in the growing current notion that digital circulation may be a form of grassroots power.

These pieces succeed because they express a desire to control and harness one’s environment—mastering one’s surroundings and independently expanding into the world from such a foundation is at the core of Woolf’s argument. It is about power, properly used, and Tok, Rüzgar and At?lKunst embody both urgency and self-awareness in the work they produced for this exhibition. The remainder of the contributions—from Gülcan ?enyuval?’s delicate embroideries of picture-perfect airbrushed women to Gökçe Erhan’s messy collages of ephemeral streams of contemporary printed information such as everyday bills and Google search results—lack the desire to stake out a space in their world before branching out. Theirs is a passive continuation of ongoing gender stereotypes and accepted feminine techniques, and this lesser work dampened an otherwise forceful treatise on what youthful feminism might look like today.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Hamra Abbas strips İstanbul of its minarets in new show

Pakistani artist Hamra Abbas showcases her collection “Cityscapes” until July 17 at the Outlet Independent Art Space in İstanbul. The issue of Switzerland’s widely criticized ban on the construction of minarets in the country has been raised in İstanbul’s art scene with a new exhibition from Pakistani artist Hamra Abbas at the Outlet Independent Art Space in İstanbul’s Tophane quarter.

Apart from the political, religious and social implications of that decision, which has been criticized by many as Islamophobic, in terms of architecture, Switzerland won’t be much affected by its new rule since there are only four minarets in the entire country. But if you pay a visit to Abbas’ thought-provoking exhibition, “Cityscapes,” you can observe how “naked” İstanbul would look without its minarets.
Responding to a political event in such a subtle artistic manner constitutes a very powerful criticism, of course, although 34-year-old Abbas insists several times that she is trying to convey a question rather than a message through her work. “I was asked to make a site-specific project in İstanbul and I have been thinking about this for a year. When the whole minaret controversy happened, it was obvious for me and pretty simple to connect the minarets to the city where I was thinking about making a site-specific work. That is how it started developing,” she explains in an interview with Today’s Zaman.

The removal of the minarets set aside, the three panoramic photographs of İstanbul showing the Golden Horn area from different angles are technically superb pieces in themselves, according to Abbas. “I normally collaborate with people who know the technique a bit better than I do. In this case I asked Serkan Taycan to work with me for this project, as last year he worked with me on another site project called ‘Paradise bath’,” she notes, adding that each photograph is made out of 24-25 shots taken very early in the morning.

An image both happy and sad


The second section of the show features a very small portrait of Pakistani neuroscientist Aafia Siddiqui, who has become a tragic symbol of recent US policies toward Muslims in the “war on terror.” A graduate of the Massachusetts Institute of Technology, Siddiqui was named a suspected terrorist after the terrorist attacks of Sept. 11, 2001. In 2003 she disappeared in Pakistan after numerous reports indicating she had been taken into custody by Pakistani security forces and the FBI. She reappeared five years later when she was arrested in the Afghan province of Ghazni, allegedly with documents related to terrorist activities. While in custody she was shot by FBI agents in an incident in which it was claimed she had picked up an assault rifle and aimed it at them. She was subsequently tried and convicted in the US only on charges related to that incident, rather than any terror-related offenses. Many questions remain about the time she was missing and the reasons for her original arrest.

Named “Untitled,” the painting is a reproduction of a photograph of a smiling Siddiqui, taken on her graduation day in front of the Charles River in Cambridge, MA, where Abbas also lives. Produced with a special miniature technique, “this tiny image took three months to paint,” Abbas says. “This place is my neighborhood and this was the kind of connection I had,” she says, adding that all of the pictures you see about Siddiqui on the Internet are terrible images of a wounded woman. “But this one image tells a completely different story. It was this image that stayed in my head, but I could not imagine doing anything to it. Because it’s so loaded with the history of the image and what followed, all these different things that have happened in that five years and where she is now and everything,” she stresses, noting that she thought she should just paint it and leave it “Untitled.”

Though the pieces in the show make direct reference to hot contemporary political debates, Abbas refrains from even the slightest political commentary, pointing out that this would block some possible interpretations of her work. Asked whether or not this kind of artwork can affect the discourses that shape politics, she answers: “I do not know. I do know, but I think I would prefer to say I do not know.”

Art has the ability to take on a life of its own according to Abbas and the direction in which it may go is not intended beforehand or it cannot be envisaged by the artist before the work is out there for the audience. “So every artwork can be interpreted in 10 different ways. It’s just what angle you want to give it. So yes, with this work I have my take on it; many different people can have many different takes on it. And that is completely fine as well, because that is the ability of art to generate as many opinions or as many understandings and interpretations,” she explains. “Basically, an artist tries to create dialogue,” she adds.

The final section of the show, situated in the gallery’s basement floor, includes a small machine that claps together a ceramic copy of the artists’ own hands. As the movement goes on, parts of the hand get broken each time, highlighting the destructive aspect of positive or approving attitudes.

Abbas is a graduate of the visual arts program at the National College of Arts in Lahore, where she studied sculpture and miniature. She also studied filmmaking and photography at Universitaet der Kuenste in Berlin. She lives and works in both Boston and Islamabad. For more information about her work, visit www.hamraabbas.com.

“Cityscapes” will run through July 17 at the Outlet gallery.

01 July 2010, Thursday

RUMEYSA KIGER İSTANBUL