"12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yüzleşmeden bir gelecek tahayyül edemeyeceğimizi" söyleyen dört sanatçı; Bengü Karaduman, Köken Ergun, Halil Altındere ve Servet Koçyiğit'in hazırladığı "Darbe" başlıklı sergi 10 Eylül Perşembe akşamı yapılan kokteyle açıldı.
Serginin ev sahipliğini yeni alternatif sanat merkezi olmaya aday Outlet isimli galeri yapıyor.
Darbe oldu-bittiye getiriliyor, ama bitmedi
Geç kanlınmış bir soruyu, "Yüzleşmek için çok mu geç?"i sorarak yola çıkan serginin amacı 29 yıldır Türkiye'deki sanatı, sporu, eğitimi, kültürü, siyaseti... kısaca her şeyi etkilemiş ve etkilemeye de devam eden 12 Eylül askeri darbesini, genelde de tüm darbeleri sanatçı gözüyle bir kere daha tartışabilmek.
İnsanların 12 Eylül'le yüzeysel bir ilişki kurduklarını söyleyen sanatçı Karaduman, "çoğu konuda olduğu gibi sadece darbenin olduğunu biliyoruz. Ama darbenin neden olduğunu, sonrasında neler yaşandığını neredeyse hatırlamıyoruz" diyor.
"Ailesinin neden uzun yıllar Almanya'da yaşadığını, kendisine anlatılanlardan değil de tarih kitaplarından öğrendiğini" belirten Karaduman, "tozlu arşivlerden çıkardığı video ve fotoğrafları gölge karakterlere dönüştürdüğü işinde bir anlamda tarihi bugünden geriye sarıyor.
Bisiklete binen Turgut Özal, işkence yapan polisler, uzun ve boş ve muhtemelen bir karakola ait koridor ve diğerleri... sanatçı farklı açılardan bugüne taşıdığı "anları" hatırlamamız gerektiğini vurguluyor. Unutmamak gerek deyip, altını kara bir kalemle çizerek...
Karaduman, sergiye hazırlık sürecinin kendisi için bir bakıma öğrenme sürecine de dönüştüğünü anlatıyor:
"12 Eylül geçip gitmiş bir şey değil. hala sürüyor. Misal Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)varlığını sürdürüyor. Bir sürü şey gibi o da devam ediyor işte. Anayasa hala askeri ve darbecileri koruyor. Ama neredeyse hepimiz bu gerçeği unutmuş durumdayız. Unutturulmuş durumda."
Karaduman'a, "12 Eylül'ü bir sanat eserine dönüştürmenin risklerini" soruyoruz. "Sanatın durumu teknik bir şeyden çıkartıp iletişime geçiren bir hale dönüştürdüğünü" anlatıyor.
"Tek farkla" diyor sanatçı, "bunu estetiğe dönüştürürken asıl karanlığı büyüterek görünür kılıyor."
Yaşayanlar hatırlayacaktır, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) devlet yönetimine el koyduğunda "Türkiye'nin Türklerin olduğunu" iddia eden Hürriyet Gazetesi yıldırım bir baskı yapmış ve bunu halka duyurmuştu.
Kapağında darbeci general Kenan Evren'in "sevimli" bir fotosu, yanında da gelişmeye dair ayrıntılar. Ancak Hürriyet'in ilk sayfasındaki ayrıntılar Evren'in illüstrasyonunun yanında devede kulak gibi kalmıştı.
Küçük Evren fotoğrafı büyürse
Serginin katılımcılarından sanatçı Halit Altındere, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin "kült figürü" Hürriyet'in yıldırım baskısını yeniden ama orijinal boyutundan "biraz" büyük bir şekilde yeniden üretmiş.
"Çünkü" diyor, "unutmak istediğimiz, belleğimizin en karanlık tarafının, aslında ne kadar taze durduğunu gösterip, bu yüzleşmeyi tarihe çivilemek istedim."
Gerçekten de sergi salonuna girer girmez gözünüzü alan bu eser de (aslında Hürriyet Gazetesinde) Evren, yaptıklarından gurur duyan bir gülümsemeyle sizi karşılıyor. Düşününce irkiltici olabilen bu an gören için görmekle kalmamak anlamına da geliyor.
Altındere, 12 Eylül'ün mimarı, yeni kuşakların ressam olarak tanıdığı Evren'in resmini yapıyor. Noktasına virgülüne dokunmadan ardı ardına sıralanan yasakların korkunçluğunu çiziyor: "İkinci bir emre kadar sokağa çıkmak yasaklandı, siyasi partiler kapatıldı."
Sanatçı, 29 yıl olmasına rağmen Evren'in ve diğer darbecilerin yargılanmamasına şaşırmamamızı eleştiriyor. "Göz göre göre zaman aşımına uğratılıp yırtacaklar" diye endişeleniyor.
Outlet'teki "Darbe" sergisine gittiğinizde Altındere'nin işine yakından, çok yakından bakmak, Hürriyet'in yıldırım baskısında yer alan cümleleri bir kere daha okumakta fayda var. Zira, sanatçının da dediği gibi, o kapak "Kenan Evren'in ressam değil, eli kanlı bir darbeci olduğunu" sessizce bağırarak kulağınıza fısıldıyor.
Nereden çıktı bu tank?
"Askeriyenin neredeyse görünmez ve güçsüz olduğu bir ülkede, insanlar sokakta dolaşan bir tank gördüklerinde ne yaparlar?"
Serginin katılımcılarından sanatçı Köken Ergun, bu sorunun peşinden Danimarka'ya gitmiş ve bir köyde tank dolaştırmış. Ve bu kurgu yavaş yavaş bir performansa dönüşmüş.
Sokakta tank görmediğinde işkillenen buralıların, dillerinde darbe kelimesinin karşılığı olmayan bir ülkeye gittiğinizde karşınıza çok farklı tepkiler toplumlar arasındaki kültürel farkların enfes bir göstergesi adeta.
Silah altındaki erkeklik
Servet Koçyiğit'in işlerinin odağında farklı ülke askerlerinin güç dengeleri, duruşları ve kendilerini temsil biçimleri var. görür görmez aklıma Lambdaistanbul LGBTT Derneği'nin 2008'de düzenlediği ilk karma sergisinde yer alan Erinç Seymen'e ait payet işlemeli iş geldi.
İki asker birbirlerine romantik, hatta erotik bir biçimde sarılmış, yerdeki silaha bakıyorlar. Seymen silahtan arındırdığı fotoğrafa kuğular ekleyerek hoş bir seda yaratıyordu. Görmek isteyenler http://lambdahafriyatta.blogspot.com/ adresini kullanabilirler.
Koçyiğit'e dönelim.
"Erk dünyasında, üzerine giyindiğin üniforma mı seni güçlü kılar, sana yeni bir rol ve süper güçler verir; yoksa sen o üniformanın esiri misindir?"
Sanatçının kodları görünür kılan yaklaşımı, dokunulmaz olana dokunuyor, yüzeyin altındakileri açığa çıkarıyor. Erkekliğin silah altında aldığı şekilleri görmek, bir anlamda sorularımızı nereden sormamız gerektiğini düşünen bizler için el feneri olabilir.
Masal değil acı hakikat
Bugün 12 Eylül askeri darbesinin 29. yılı. Kadıköy'de ve çeşitli şehirlerde insanlar, "darbeciler yargılansın" demek için sokağa çıkacaklar. 11. İstanbul Bienal'inin başladığı bugünün 12 Eylül'ün yıldönümüne denk gelmesi tesadüf müdür bilemeyiz ama İstanbul'da açılan "Darbe" sergisinde göreceklerinizin hiç birinin tesadüf ya da korku hikayesi değil, hakikatin ta kendisi olacak.(BÇ)
"Darbe" sergisi 10 Eylül'den 17 Ekim'e dek Salı'dan Cumartesi'ye 10.00-18.30 saatleri arasında görülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder