11 Mayıs 2010 Salı

Kokunun peşinde ince bir seyir@Zaman


Çoktandır eskiyen bir hatıranın elinden tutup önünüze koyuvermek için zihninizin kuytu, karanlık yollarından geçmeniz gerekebilir. Bazen bu çekip çıkarma işini burnunuza kadar gelen belli belirsiz bir koku rahatlıkla yapabilir.
Çoğu zaman insanı hatırlanması zor bir anın eşiğine bırakıp giden kokunun hafızayla bu derin göbek bağını tanımlamanın güçlüğü aşikar.
Outlet/İhraç Fazlası Sanat Galerisi'nde sanatçı Melis Ağazat'ın 'Bir Yaz Günü Öğleden Sonra' adlı sergisi, bu koku-hafıza ikilisini ete kemiğe büründürüyor. Serginin adı, içeriğini ele verirken galeriye girer girmez bir yağ damlası gibi üzerinize yayılan incir, çimen ve toprakla karışık bir koku karşılıyor sizi. Kokuyu takip ettiğinizde ise iki katlı galerinin hemen girişinde bir başka 'seyir' çıkıyor önünüze. İzmir'de yaşayan sanatçı Tufan Baltalar'ın son dönem çalışmalarından oluşan 'Seyir Terası' isimli sergi, resimden seramiğe, kâğıt objelerden kitaba kadar pek çok farklı malzemeyle yapılmış çalışmaları sanatseverlere sunuyor. Kısacası bir girişle, iki sergiyi gözünden vuruyorsunuz.


J. P. Sartre, "Bulantı" adlı romanında nesnelerle bağlantı kurmanın onu korkuttuğundan söz eder. Ona göre nesneler sadece cansızdır, dokunulmayı bekler. Her iki sergide yer alan işler, bunun aksine işliyor. Nesneler izleyiciyi bir ucundan kapıp dokunuyor, kendine çekiyor. Etrafınızı çepeçevre saran koku, galerinin dört bir yanına yerleştirilmiş heykeller bir parçanın bütününü tamamlamak için peşinizde dolanıp duruyor.

Bir nevi koku sergisi: İncir, çimen ve toprak

Tufan Baltalar'ın bir koleksiyoneri andıran irili ufaklı işleri, izleyiciyi bir seyir terasına davet ediyor. Sanatçının bir taş ustası gibi ördüğü yollar içinde tamamlanmamışlık ve parçalanmışlığın izleri var. Yolculuk bir ormana kadar uzanıyor ve orada kurulan bir terasta hikâye parça parça tamamlanıyor. Kurgu kendini örüyor. Sandalyeler, su yatakları, ağaçlar hep birlikte olgulaşacak bir düşün peşinde. Tufan Baltalar, sonuca odaklanmaktansa, ona giden yoldaki işaretleri göstermekten yana. Sanatçının küçük küçük çizimlerle başlattığı seyir, giderek terasa uzanıyor. Bu yürüyüş basit, kolay bulunacak malzemelerle kendi kalıplarına uygun dokular, biçimlerle ortaya çıkıyor. Baltalar, genelde kendi yüzünü ve bedenini üretimine katarak yol alıyor.

Koku ve hafıza ile ilgilenen Melis Ağazat, video, porselen ve kokulardan oluşan enstalasyonu ile çocukluğunda adada yaşadığı bir yaz günü öğleden sonrasına götürüyor ziyaretçilerini. Sanatçı, mekânı o günü yeniden yaşamak için kullanırken koku, bir bulut gibi üzerinizi kaplıyor. Zira incir, çimen ve toprağın hallenişinin nasıl bir hatıraya götüreceğini kavramak zor. Galerinin alt katında karanlığın içinden yayılan koku yükselip seramikten yapılmış 'Unutamıyorum' yazısına çarpıyor. Nostaljiye bulaşmadan daha kişisel bir estetik oluşturmaya çalıştığını söyleyen Melis Ağazat, "Herkesi o kokuyla baş başa bırakarak kendi belleklerinde yolculuğa davet ediyorum. O an izleyicinin kendi süresiyle (hatırladıkları, unuttukları, çağrışımları) mekânla ve kokuyla sadeleşmesini hayal ediyorum." diyor.

Her iki sergi de 15 Mayıs'a kadar Outlet'te görülebilir. Hazır Tophane'ye yolunuzu düşürmüşken Kadiriler Yokuşu'nda ziyaret edilmeyi bekleyen diğer sanat galerilerine de uğrayın. Zira Tophane artık pek çok galerinin faaliyet alanına dönmüş durumda. (0212 245 55 05) ZAMAN

MUSA İĞREK
10 Mayıs 2010, Pazartesi

Hiç yorum yok: